Zihinsel Yorgunluk: Modern Hayatın Sessiz Düşmanı

May 16, 2025

Gün biter, ışıkları kapatırsın, yatağa yığıldığın o an… Ama kafanın içi hâlâ binlerce düşünceyle dolup taşar. Sanki beynin hiç durmuyor, hiç dinlenmiyor. Gözlerin kapalı olsa da, zihnin açık bir kapı gibi aralanıyor ve seni bırakmıyor.

Bunu hiç yaşadın mı? Dinlenmek istediğin halde bir türlü huzur bulamamak… İşte bu, modern hayatın sessiz ve sinsi bir hastalığı: zihinsel yorgunluk.

Belki de artık “Yeter!” diye bağıran bir ses var içinde, ama biz onu duymuyoruz ya da duymazdan geliyoruz.

 
Beynimiz, duygularımız, anılarımız, gelecek kaygılarımız, yapmamız gerekenler, çözemediğimiz problemler… Hepsi o küçük alanın içinde yarışıyor. Sanki bir maratondayız ama bitiş çizgisi yok. Koşuyoruz, durmadan, nefes nefese.

Ve en kötüsü, bazen kendimize bile itiraf edemiyoruz bu yorgunluğu. “Her şey yolunda,” diyoruz, “Sadece biraz yorgunum.” Ama yorgunluk, ruhumuzun derinliklerine işliyor.

 
Bir düşün; en son ne zaman sadece “hiçbir şey yapmadan” oturdun? Ne zaman gözlerin ufukta kayboldu, ne zaman güzel bir manzarayı yetişmen gereken bir yer olmadan sakince izleyebildin, ne zaman sadece var olduğunu bu dünyanın bir parçası olduğunu hissedebildin? Farklı ortamlarda veya insanların yanında kendin gibi hissedemediğin oldu mu? Acaba zihninin bu kadar dolu olması, gerçekten senin gerçek halini mi yansıtıyor, yoksa modern hayatın sana yüklediği bir yükü, bir maskeyi mi uzun süredir taşıyorsun? 

Belki de beynimizin dinlenmeye, huzura, sessizliğe ihtiyacı var. Ama o kadar çok uyaranla sarılıyoruz ki, bu sessizliği duyamıyoruz bile. Ve gün geçtikçede bu halimizi normalleştiriyoruz. Gülümseyerek dolaşırız dışarıda, ama içimizde fırtınalar kopar. Kendi kendimize savaş veririz; “Yine de dayanırım, daha güçlü olmalıyım,” deriz.

Ama unutma, bazen en cesur şey durup nefes almaktır. Kendine izin vermek, kendine şefkat göstermektir. Hayatın karmaşasında, küçük anlarda huzur aramak gerek. Bir fincan kahvenin tadını çıkarmak, sevdiğin şarkıyı dinlemek, kendine alan tanımak, sevdiğin kişilerin yanında olmak geçici sorunlardan dolayı onları ihmal etmemek, derin bir nefes almak… Bunlar, zihnimize verdiğimiz en güzel hediyeler.

Ve belki de en önemlisi, zihinsel yorgunluğumuzun farkına varıp ona kulak vermek. Çünkü bazen durmak, koşmaktan daha değerlidir.